hiç öyle kıvrılasım, girizgah yapasım yok. aklıma gelmişken yazayım dedim.
"iyi kitap kötü film" ekolünün önde giden temsilcilerinden biri olumştur "it" romanı benim zihnimde hep. hatırlarım. orta okula gidiyorum. stephen king çağım gelmiş. ilk aldığım king romanıydı it. çok korkacağıma şartlanmış olmamdan olsa gerek öyküdeki her karakteri her mekanı gerçek yaşantımdan bir şeylerle özdeşleştirip yatağımda gecenin bir vakti okurken yorganı yastığı kemirirdim. gerçekten çok korkmuş ve dramına (dram?) hayran kalmıştım. hani sonunda ağlamış bile olabilirim, emin değilim. memleketimdeki su kanallarının etrafında bir gün penny wise'ı görürüm diye etrafta dolanmaz olmuştum. aradan bir kaç yıl geçti. filmi olduğunu öğrendim. aradım buldum. bir hevesle playe bastım. işte penny'i ilk gördüğüm an bitti bende it korkusu. adam "it" değil bildiğin ibişti. zihnimde zuhur ettiği imajıyla uzaktan yakıdnan alakası bile yoktu. sonraları gülüp eğlenmek için arada bir izledim filmi. kitap ayrı bir kült, film ayrı bir kült olmuştu gözümde. sonra o su kanalları kurudu, bakmadılar etmediler bir türlü. halbuki evden katığımızı alıp yeşil çimende balık tutardık biz orda ne güzel. kavak dallarından ilkel ilkel oltalarımız vardı. kitabı da o sıralar okuyordum. kuzen toprak kazıp solucan avlardı hep. ben iğrenir hamurla işimi görürdüm. sonra baktım ki hamurla aynı randıman alınmıyor, gözümü karartıp solucan denemek istedim. yıllardır yerinden kımıldatılmamış bir taşı ürkek ürkek kaldırdım. kıpkırmızı, kımıl kımıl bir sürü solucan. birini seçip, dokunup alabilmem on dakika sürmüştü. o ilk dokunuşta da aynı korkuyu hissetmiştim. it, solucan, palyaço, su kanalları.. balık solucanı yiyor, ben balığı. ben de dolaylı yoldan solucan yiyormuşum gibi. doğanın beslenme zinciri.. ama nereye kadar? küstahlık değil, hassaslık sadece. midem hep hassastır zaten benim. o zamanlar da öyleydi. kaldıramadım, kanıksayamadım o solucan mevzusunu bir türlü. tekrar hamura geri dönmüştüm. az, maz ama içim rahattı en azından.
ne diyeceğimi de unuttum. tipe baka yaa. ibiş! senden değil korku öğesi, freak show palyaçosu bile olmaz.