03:28 - 05 Mayıs 2005
buruş li
ayak kokusu, ter kokusu, sigara kokusu üçgeni içinde bilardo salonlarından sonra mahalle ergenlerinin en değer verdikleri unutulmuş diyarlar pasaj içi karate salonları. cırtlak mavi, eskimiş, kokuşmuş o nemli minder ve sıva çekilmiş kireçli beyaz duvarlarıyla, içinde huşu içinde bacaklarını iki yana açmaya çalışan padavanlar ve bıyıklı bir mahalle abisi senseisinin hayat verdiği bir 80-90'lar klasiğidir her biri. cebinde bir samsun sigara, bir de gazoz parasıyla, hiç bir hafta yıkanmamış ve yıkanmayacak olan o yıpranmış naylon eşofmanlarla, televizyonda gördükleri bir uzak doğu sporuna gönül vermiş sokak lambası altı, apartman merdiveni dibi çocuklarının tekkesidir.
dumanlı, kirli, karanlık, sisli kenar şehirlerin her bir loş pasajında gizliden bir ork taburu yetiştirilip düşman üzerine salınacakmış gibi. verilmiş sadakamız varmış ta hiç bir daim karate öğretemedi bu salonlar. dövüş öğretemedi. oraya gidenler piç oldu, serseri oldu, hayta oldu ama bir ninja olamadı. yoksa halimiz hepten haraptı.