
topkapı sarayı'nın harem bölümünde çalışacaktım bu yaz, teğet geçtim. iyiki de olmadı. ben öyle "gerçekten" tarihi ve hayli nemli ortamlara, sesin eko yaptığı heybetli yapılara gelemem. tarih tutar beni. "aşırı geçmiş zaman"dan irkilirim. üzerine düşünüp hayat dersleri de çıkarmam. "düşünsene bundan beş yüz yıl önce burada falanca yaşıyordu" diyen goygoycuları da sevmem. eğer o para verilip okulca gezilen müzelerde aklımı kaçırmam bekleniyorsa yanılırlar. illa da konumuz "ibret"se yerden ayağımı attığım her metre karede bile bin bir türlü geçmiş bitmiş hadise vardır, nedir.
bir de "napolyon'un öbür yüzü"var tabi. kendisinden sonrakiler için idol kabul edilen şahsiyetleri canından çok sevme sendromu vardır insanlarda. halbuki her yüzyılla birlikte toprağa rutin resetler atılıyo. her yeni doğan nesil bir öncekinin üstüne bine bine bu fanusta nefes almaya çalışıyo. o çok sevdiğim ama şu anda bir ölü olan meşhur insanlar. kahramanlar. sanatçılar. düşünürler.. inanın şu anda içinizden biri yeniden dirilse evimde misafir bile edemem. kusuruma bakmayınız. ben zor sığıyorum buraya. benden başka bir nefes daha hayatta çekemem.
tarih benim için her zaman bir çizgi roman gibi kalsın mümkünse. çevirip çevirip okiyim canım sıkıldıkça.
(üstteki bu güzelim resim erotik karate logosunun kırpılmış halidir)
sev ya da sevme ama çoğu insan böyle söylüyor,vay be falancası burada yaşadı,bu eşyaları kullandı...gibi sözler. Hadi bunu geçelim,bazı kuş akıllılar birilerinin soluduğu havaya 15 bin dolar verecek kadar hasta.Buna ne dersin peki?
Bu derece rahat olmandan dolayı tebrikler,okuduğumda gülmekten kendimi alamadım.(şu birilerinin dirilme meselesi):)