03:53 - 14 Ağustos 2005
çimlere basamamak üzerine
dünya tarihi üzerinde ilk "çimlere basmak yasaktır" tabelasını diken ve bunu insanlara yediren adamı çok merak ediyorum ben. kendisinde canlandırdığım akıl almaz gaddarlık ve ikna kabiliyetiyle daha görmeden beni etkiledi bile zaten bu adam. büyük bir iş başarmış, takdir ediyorum. o yarım metrekarelik tabelayı söylene söylene çimlere dikerken aynı zamanda "insanlığını unutma sürecindeki şehir sakinlerine" de çok büyük bir kazık çaktığını düşünmemiştir muhtemelen. ama diktiği o tabela bu süreçte bir milat oldu, miltaşı oldu, adeta gol oldu yağdı. o günden sonra üstünde medeniyetlerin kurulduğu, insanlığın geliştiği o çimler bile lüks oldu, fantazya oldu. şimdi kırk yılda bir griye değil de yeşile bastığımızda tedirgin oluyoruz, birinin aniden çıkıp bizi uyarmasını bekliyoruz sıkkınlıkla. sırf o çimlere bir kaç saat basabilmek için piknikler, barbekü partileri düzenliyoruz.

az biraz geride kalsaydık yaa, böyle de çok ilerde olmadı mı? sıkıldım ben. bilgisayar koltuğuna çim ekesim var. ayaklarım zaten garip bişey oldu, bari kıçımı kurtarayım.
 
geven yazdı
yazı linki -


4 yorum:


  • 11:54 ÖÖ, Ağustos 20, 2005 - Blogger Kadir

    Ote yandan, cimlere basmak niye yasak? Global isinma koca dunyanin dogal dengesini tehdit ederken, milyarlarca kar yapan fabrikalardaki uretim miktarini azaltmak yerine iki metrekarelik topraga adim atmayi "yasak"lamak daha kolay geliyor muhtemelen.

     
  • 9:48 ÖS, Eylül 17, 2005 - Blogger Ç.

    şimdi buraya yazacağım şeyi bir murat seçkin dersinde dinledim gawain efendi; adı gibi seçkin olan murat beyefendi bir gün derstte banu alkan'dan bahsetmeyi bırakıp, benim ucunu bucağını kaçırdığım şekilde "çimlere basmak" eylemine ve de buna bağlı olan "yasak" olgusuna değinmişti. efendim, şimdi iki tür çim varmış; birisi ingiliz çimi diye tabir edilen bastıkça gürleşen bir çimen şekliymiş, tohum saçarak değil de, döşeme halı gibi serilirmiş yerlere.bir de fransız çimeni varmış, bu tohumlar atılarak gerekli yerleri yeşillendiren ve daha uzun boy veren çimlermiş. bu çimlerin üzerine basılırsa da ezilirler, sararırlarmış. bizim memlekette tanzimat'la beraber halk bahçesi denen kavram gelişmeye başladığı için, o zamanlar pek bir gözde olan "fransız tipi bahçe" ve "fransız tipi çim" uygulamasına gitmişler.ama bakmışlar ki bu çimler üzerlerinde basıldıkça sararıyor, bunlara bir haller oluyor; böyle de bir yasak getirmişler. elbette, murat seçkin bunları uydurmuş da olabilir ama öyle iki ayrı tür çim ve ingiliz ile fransız bahçesi denen kavramlar olduğu aşikardır. tanzimat ve halk bahçeleri durumu da gerçektir... belki de murat efendi gerçeğin içine biraz fantazya katarak eğlenmiştir 18.yy. Düzyazı Metinleri dersinde böylece... ki sizin de bildiğiniz gibi, kendisi illet bir dersttir.

     
  • 10:29 ÖS, Eylül 17, 2005 - Blogger geven

    sevgili Ç komentörü, murat seçkin efendinin anlattıklarında doğruluk payı olabilir tabi. ama hazret yine işin muhabbetindeymiş, keyfiyetindeymiş sanırım, gözümde öyle canlandı birden. bir fransız çiminin yapısından bu yasağın çıkması.. di mi ama? ha benim için her türlü paralel evrende ve galakside "murat görelim neyler, neylerse güzel eyler." durumu geçeridir gerçi, kendisine itimatım "yan yatmış sekiz" gibidir. varsın eksik olsun, fantazya olsun çok ta schlotzskys deli yani..

     
  • 9:33 ÖÖ, Ekim 05, 2007 - Anonymous Adsız

    Murat Seçkin hakkında böyle "attıyor, fantazi yapıyor..." şeklinde senin de atıp tutman ne kadar hoş acaba? Kendisi çok değerli bir hocaydır. Attığını sana düşündürten nedir? Attığını iddia edebilmek için elinde nasıl bir bilgi var? Biz kimdik ki? Sadece onun derslerine giren öğrenciler...

    Çoook üzüldüm bu yorumlarını okuyunca. Bu kadar ayrıntılı annattıklarını hatırlıyorsun, kendisi de atıp tutan bir hoca oluyor bu durumda, öyle mi??