14:04 - 17 Mart 2006
kadehi şişeyi kırırım bugün!
cengiz..

cengiz denirdi ona, cengiz kurtoğlu değil. "cengiz kaseti yaptım dinler miyiz?" gibi. ya da "olum aslında bir gün paraya kıyıp cengiz'e gidelim?" şeklinde. diğer şehirleri, semtleri, mahalleleri bilemem ama her akşam camlarında yangın çıkan üsküdar'da bir cengiz sempatizanlığıdır giderdi eskiden. zaten o yıllarda benim gördüğüm türk genci kumaş pantolon-ceket giyip halen aşk ile şevk ile arabesk dinleyen eskiciler ve şehire adapte olup kot pantalon-deri cekete terfi ederek fantazi müziğe gönül veren yeniciler olarak iki ye ayrılırdı. metalciler-asitçiler muhabbeti hiç bir zaman uğramamıştı çünkü üsküdar'a. yoktu öyle bir şey, bilmezdik. üsküdar'da doğup büyüyüp "yok ben hiç cengiz dinlemedim, müzik hayatım bir scorpions kasetiyle başladı." demem bu yüzden çok yapmacık durur. dürüst olucam. elimizden tutan da yoktu bir de bizim. eniştesi, halası, dayısı, abisi, ablası tarafından yol gösterilen biri olamadım hiç. lisede tek başıma keşfettiğim ve uzun bir müddet tek başıma dinleyip kimselerle coşkusunu paylaşamadığım bir kaç "karışık kaset"le anca bir yön çizebildim. ondan öncesi malum. cengiz dinlerdik biz. salacak'ta kayık kiralayıp elde biralar, ay ışığında kız kulesi'ne karşı dün gece sevgilimizin resmini öpüp te yattığımızı söylerdik birbirimize. kule'yi koruyan köpeklerin gazabından geri kalmadan, nasıl da kıyardı bize o hain geceler, gıkımızı çıkarmazdık yine de. ama en güzeli her zaman "yarimi ellere gelin etmişler" zamanlarıydı. arka mahalle edebiyle yoğrulmuş ve default bir aşık olma potansiyeline sahip bıçkın delikanlılar olarak iki biradan sonra ağzımızdan dökülen ilk şarkılardan olurdu bu. kayıktan ne hikmetse denize düşmeden (ki düşmüşlüğümüz de var), sarhoş şansıyla inerken şişman, kahverengi efes şişesi havaya kaldırılır, alırdı bir yiğit eline sazı..

"beyyaz gelinliğiiiiiiiiiii (bu kısım mümkün olduğunca nameli ve uzun olacak, kafa omuzlardan ileri doğru uzatılıp gözler kısılacak) giymiş üstünnee.."

tok bir tonlamayla "ne güzel yakışmış esmer tenine!" kısmı hep bir ağızdan söylenmeye başlanırdı ardından.. (yarım deste yarma gibi erkeğin can ciğer arkadaşlarının sevgilisini kastederek bu cümleyi ultra-erkek egemen bir ortamda söylemesi de ayrı bir mizansenmiş. o zamanlar farketmemiştim.) bu şekilde katılım sağlanırdı işte. sonrası evlere şenlik, tüm repertuar "havuza" dökülürdü mahalleye dönüş yolunda. şarkılar akıp geçtikçe gönüller tek bir yürek, tek bir vücutta toplanıp gürültüden cinnet geçirip uyuyamayan pijamalı bir amcabeyin balkondaki çırpınışlarına tepki olarak gecenin bakirliğine daha da bir taarruza geçilirdi. kadehi de şişeyi de kırardık o gün işte, canlandırın gözünüzde.

bir de o yıllarda cengiz dinleyenlerin hepsi "enigma-sadeness" bilirdi ne hikmetse. o kültürde "paynır" taktırılan arabayla sahilde turlarken dinlenecek hem cilalı, hem de bol baslı bir parçaya gereksinim vardı çünkü. sadeness bu boşluğu kapatırdı. cengiz'i bilen, sadeness'ı da bilirdi. garip bir bağ. enigma nerde, cengiz nerde, biz nerdeyiz.. noluyordu o yıllarda? noluyordu üsküdar'da? resmen yardıma muhtaç bir haldeymişiz. can çekişiyormuşuz. dibimizde de kadıköy var, biri de gelip yardım etmemiş iyi mi.. ne ayıp ya..
 
geven yazdı
yazı linki -


8 yorum:


  • 10:46 ÖS, Mart 17, 2006 - Blogger Yeditepe İstanbul

    Kapanmaz yarayım
    Gece gündüz kanarım
    Göz göre göre yandı yıllarım
    Gönlümde açan gonca
    Gül olmadan kırıldı
    Senin eserin bu yorgun yıllarım.

    Karagümrük gençliğinden Üsküdar'a selam olsun. Yazı çok güzel :)

     
  • 4:26 ÖÖ, Mart 19, 2006 - Blogger oky

    o ne hikmetse'nin aynısı gop (gaziosmanpaşa) gençliği için de geçerli. bir cengiz, bir enigma; koyu camlı, kalın tekerlekli ve düşük kıçlı beyaz şahinlerde.

     
  • 2:57 ÖÖ, Mart 20, 2006 - Blogger Ç.

    bu yazı çok ama çok güzel olmuş. ben bu gawain efendiyi köşe yazarı olarak görmek ve herkeslere hava atmak istiyorum. ellere, akıllara sağlık. şu ana kadar yazdığın en başarılı yazılardan bir tanesi bence bu. bu yeteneği kömürlüğe atmasak diyorum yavrucum, sen ne dersin?

     
  • 3:47 ÖÖ, Mart 20, 2006 - Blogger geven

    "o kuytu köşede beklerdim seni, elinde kitaplar koşardın bana. tertemiz duygular kaplardı bizi, hiç unutulur mu okul yılları?" derim. ah be ah..

     
  • 6:51 ÖS, Mart 22, 2006 - Blogger Ç.

    "döverim!" derim ben de cevaben.

    telefonunu aç bir de. geç uyandım o gün; bir duşa girdim arayan arayana. maşallah sen de, ebru da aramışsınız iki sefer. çok seviliyorum herhalde. bir de ben aradığımda açsanız...

    onlayn ol bari. anlat nasıl geçti. laz müdürdür falan filan... merak ediyorum. gerçi ben pek tavuk gibiyim bugünlerde, uyuyakalabilirim. haberin ola.

    not: bu arada süper bir "word verification" kombinasyonu çıktı: pxqahcdw. bir anlamı olabilir mi sence sayid?

     
  • 4:02 ÖÖ, Mart 23, 2006 - Blogger geven

    ben arada onlayn oluyorum da sen olmuyorsun bu sefer, altın yumurtlayan away tavuk senii..

    üste de yazdım yazıyı süslü püslü. konuşuruz bilahare, hadi bakalım..

     
  • 9:58 ÖÖ, Mart 23, 2006 - Blogger Ç.

    okuyayım hemen... sabah kahvemi içiyorum. ssat 9'da uyandım, inanılacak şey değil!

     
  • 1:10 ÖÖ, Mart 25, 2006 - Blogger ferhat can

    biz hala dinliyoruz. bir massive attack dinliyoruz, bir cengiz... sonra bir pink floyd ardından yine cengiz.

    hatta paraya kıyıp cengize gidecektik biz de 75 milyonmuş. gidemedik. (depeche mode 80 milyon, cengiz 75 anlayın cengizin büyüklüğünü)

    www.krotayfa.org


    bekleriz diyecem ama olmuyor açılıp saçılınca... anca aaa çocuklar site bile açmışlar diyebilirsiniz.