
sonra ben sizden rica ediyorum yandaki başka bir binaya girmeniz için. beni kırmayıp giriyorsunuz. üst paragraftaki manzaranın aynısıyla karşılıyorsunuz. yine yüzünü duvara dönmüş, sağ elini kulağına dayamış, saçma sapan hareketler yapıp kendi kendine konuşan biri. aynı sinsilikle yine yaklaşıyorsunuz sağ tarafını görmek için. eliyle kulağı arasındaki şeye bakıyorsunuz. kırmızı bir elma. şaşırıyorsunuz. zaman ve mekandan soyutlanıp kalakalıyorsunuz. kendinize gelir gelmez koşar adımlarla çıkıyorsunuz oradan. yine bakın bakalım neymiş girdiğiniz bina: akıl hastanesi. e siz de bir doğru düzgün yere giremediniz şu yazıda. ben napayım.
bu benim geliştirdiğim bir deney oluyor efendim. siz de faresi oldunuz gerçi ama bilim için her şey mübahtır. takmayın kafanıza. her neyse; kendisine "stanford-selamsız şoparberg deneyi" adını verdim ben bunun. literatürde "telefon-elma deneyi" diye de geçebilir, izin veriyorum. amacım bu testi öss sınav soruları arasına sokmak. nesnelerin bir bağlam yaratmada ve algı sürecinde ne kadar aktif olduğunu gözler önüne sermek istedim. sempatik olmak istedim. bir kere de ben vurayım dedim be amca.
gerektiğinde bir elma bir iletişim aracı olabilir..
Mac Gyver (Düsseldorf 1987)