04:08 - 12 Mayıs 2006
ambarlar
silme sigara dolu bir tabaka ne kadar zamanda boşalır? tabaka kullanmanın amacı kocaman sigara paketlerini taşımanın külfetinden kurtulmak değil midir? bir tabakaya ne kadar zamanda bir yükleme yapılmalıdır? erkekler günde kaç saat tabaka düşünüyor? n'oluyor şimdi? lennon'ün yüzü suyu hürmetine, beatle'lar ümmetinin hatrına binaen, yellow submarine'in kaportası aşkına, nedir bu bendeki sigara sevdası soruyorum kendime hep. bırakmak bir yana, her gün daha fazla bağlanıyorum, daha fazla alışıyorum sanki. saatim oldu bu benim, yaşantımın akışını domine etmeye başladı. geçirdiğim saatleri içtiğim sigara sayısına göre hesaplayabiliyorum. yatağa yatma anımı son sigaralar belirliyor hep. dışarıda yürürken yaktığım sigaralardan yolun uzunluğu hakkında tahmin yürütebiliyorum hatta. veya birini ya da bir şeyi beklemem gerektiğinde harcamam gereken süreyi içebileceğim sigara sayısına vurup sonrasında saate bakma ihtiyacı bile hissetmiyorum. n'oluyor yani? bu kadar abartmanın alemi nedir..

her tiryakinin sigarayla ilgili bir tarihçesi vardır kafasında. hele araya bırakma, ara verme, ya da en azından bunların bir girişimi girmediyse, tüketilen tütün oranı her geçen gün arttıysa zamanın ışık hızında akıcılığı ve kahpeliği hakkında da bir fikir oluşabiliyor rahatça. mesela benim tarihçem sakarya'nın tütün ambarlarında başlar. henüz çocuk sayıldığım yıllarda kasabanın yaşıt kızlarıyla iletişime geçebilmem için en büyük köprüydü sigara. on dört yaşında bir kızın sigara merakını giderebilmesi, nasıl bir şey olduğunu anlayabilmesi için uygun koşullar yoktu o yıllarda. paket satın almak "ufacığım ve sigara içiyorum, gelin beni yakalayın" demekle eş değerdi. çünkü eninde sonunda o koca paket gün yüzüne çıkacak, tüm sır deşifre olacaktı. kaldı ki içebilmek için yer de yoktu. küçükken sigara daha bir kokardı, dumanı daha bir yayılırdı sanki yakalanmayı kolaylaştırmak için. çekilen her fırtta koca bir hendek atlanır, bir an önce içeyim de bitsin diye abandıkça abanılırdı izmarite. o yüzden yumuşamış, filtresi ıslanmış ve alelacele içilmekten ucunda beş santimlik taş gibi köz oluşmuş sigara görüntüsü beni halen o tütün ambarlarına götürür. öyle yapardık çünkü. dumanı içimize çekmeden, sırf o gizemin ve yasağın cazibesine kapılıp maltepe'leri, samsun'ları kızlı erkekli elden ele dolaştırırdık. sigaranın bol kötü adamlı yeşilçam filmlerindeki kurban gibi çember içine alınıp bir oraya bir buraya savrulduğu bu yönteme "turnike" dendiğini de lise tuvaletlerinde öğrenecektim.

okul tuvaletinde sigara içmeye maruz bırakılmış biri için en pis tütün kokulan zaman o yıllardır. kabinden üçerli beşerli çıktıktan sonra ceketlerimize sinen ve günlerce geçmeyen o iğrenç kokudan ailem nasıl şüphelenmemiş halen şaşarım. gerçi parfüme bulanma yoluyla bu riski azaltırdık ama bu sefer de evden koku sürmeden çıkan bir çocuğun dönüşte bir litre parfümü kafasından aşağı boca etmiş gibi kokmasının getirdiği gariplik doğuyordu ama bir şekilde üniversite birinci sınıfa kadar yakalanmamayı başarmıştım ben. gerçi üniversiteye kapağı attıktan sonra yakalanma süreci de bitmiş oluyor. askerlikten falanca yıl kaçtıktan sonra muaf tutulmak gibi. yakalanmak değil o, olsa olsa haber vermek. bir "ben bile bile yakalandım" cılık, bir "artık sizin de haberiniz olsun"culuk durumu, ki o yılları da halen mumla aramıyorum desem yalan olur zaten. ders sonraları "hadi bahçeye çıkıp sigara içelim" sözleri duyulurdu o zamanlar öğrenciler arasında. sigara içmek bir eylemdi. bir amaçtı. ağıza alınmayı hak edecek kadar özel bir olguydu bazıları için. şimdilerde sağ elin işaretle orta parmak arasında yerini bulan daimi bir aparat oldu sigara. yumuşamıyor, ıslanmıyor, ısınmıyor eskisi gibi. ucunda beş santimlik katı bir köz de durmuyor, unutuyorum çünkü çoğu zaman yaktığımı. sigara tabakamı bile şarjörle oynar gibi doldurur oldum zamanla. başlarda ona dokunmak, insan içine çıkarmak ne kadar özeldi halbuki.

ben o sakarya'da gizli gizli tüttürdüğümüz mekanın dibindeki mısır ambarını da yanlışlıkla yaktım sonraları. bir jandarma, iki itfaiye arabasının müdahelesiyle koca kasaba kül olmaktan kurtuldu. bu yazı vesilesiyle yıllardır üzerime yapıştırılan "sigara içerken ambarı yaktı" yaftasından da kurtulmak istiyorum: o gün sigara içmiyordum ben orada. bayramdı. torpillerle kızkaçıranlarla oynuyorduk. hızımı alamayıp ambarı kundakladım. ama yanlışlıkla oldu. inanması güç ama gerçekten. kendime gelememiştim zaten bir hafta.
 
geven yazdı
yazı linki -


3 yorum:


  • 2:58 ÖÖ, Mayıs 13, 2006 - Anonymous Adsız

    bayan e. söyledi bunu okumamı. gerçekten de güzel bir yazı olmuş... senin için sigara yaktık şimdi.

    teşekkür ederiz çok.

     
  • 7:09 ÖS, Mayıs 13, 2006 - Blogger vintage biscuit

    sigara sağlığa zararlıdır :)))
    + 18

     
  • 1:44 ÖÖ, Mayıs 15, 2006 - Blogger Online

    1 sigara 4 dk götürüyor ömürden!
    günde 1 paket içsen senede ~20 gün!
    ortaokuldan beri içiyorsan 12 sene x 20 gün = 240 gün eder.
    5760 saat yani , 345600 dakika!
    üç yüz kırk beş bin altı yüz dakika!
    (driehundertfünfundvierzigtausentsechshundert minuten! almanca söylemsi bile 2 dk sürüyor.)
    naapmışsın sen ya!